Herkes ‘Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilemez’ dedi. bu kabul edilemez.’ Bunu gözlerinde hep gördüm, hep bunu duydum. Bunu destekliyorum. … Belki siz kadınlar, bunu savunan erkekler ve insan hakları savunucuları olarak bu kararı beklemiyordunuz. Belki gündeminizde yoktu ama şimdi gündeminizde. Bu da mücadelenin bir unsuru haline geldi. Gideceğimiz yol bu. “Bu kararı biz aldık, o bizimle kalıyor” duygusuna kapılmamalı. Kararı verenler, “siyasi bedelin bizim için çok ağır olacağını” hissetmeli. Bunu anlamaları gerekiyor. “Sesini olabildiğince yükseltirsen anlayacaklardır.”
TBB, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında “Kadının Adalete Erişimi” konulu bir sempozyum düzenledi. Moderatörlüğünü akademisyen Elem Ümit Atiljan’ın yaptığı oturumda, Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Rafael Trujillo yönetimine karşı savaşan “Mirabal Kardeşler” olarak bilinen Patria, Minerva ve Maria’nın anıları anıldı. Minerva’nın kızı, insan hakları aktivisti Mino Tavarez Mirabal konuşmacıydı.
Komite huzurunda açılış konuşmaları yapıldı. Dominik Büyükelçiliği Büyükelçi Müşaviri Lalia González ise yaptığı konuşmada, “Bugün gerçekten gurur duyuyoruz, bu etkinliği hayata geçirdik. Bunu da vurgulamak istiyorum. Bu süreçte birçok kişi ve kuruluşun emeği geçti. kelebeklerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Kardeş Olmak Mirabal artık bir ikon. Sadece Dominik halkının değil, tüm dünyada kadın ve insan haklarının simgesi.”
Doğru: Kadınsız pek çok dövüş başarıya ulaşamaz. Üstesinden gelmemiz gereken çok zorluk var
TBB Başkanı Erinç Sağkan yaptığı konuşmada dört yıl önce yazdığı bir mektubu okudu. Sagan mektubunun ardından şunları söyledi:
“Dört yılda ne değişti diye soracak olursak, bu yazıda 58 yıl ibaresinin yerini 62 yıl almış olması, bu dört yılda kadın mücadelesinin ve dayanışmasının arttığı gerçeğidir. Ancak çok zor. Bu mücadelenin yönetim gücüne sahip olanlar nezdinde desteklendiğini söylemek mümkün. Aslında destekten bahsetmiyorum bile, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmakla birlikte aynı siyasi gücün kadın mücadelesine engel koyduğunu ve zayıflatmaya çalıştığını görüyoruz. Bu mücadele maalesef dört yılda yüzlercesinin eklendiğini görüyoruz konuşmanın sonunda saydığımız kadın cinayetlerine Son olarak daha dün Manisa’da Hülya Alkan.
Kadın hakları hareketini tarihin akışını değiştiren hiçbir toplumsal hareketten, insan hakları, özgürlük ve demokrasi mücadelesinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Ne köleliğe karşı mücadele, ne çalışma mücadelesi, ne de yurttaşlık mücadelesi kadınsız başarıya ulaşamaz. Hala savaşmamız gereken çok mücadele var. TBB olarak gerek ulusal barolarımız, gerek meslektaşlarımız ve demokratik kitle örgütleriyle, gerekse uluslararası işbirlikleri ile kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesi ve kadının adalete erişimi için mücadelemizi büyütmeye devam edeceğiz. Erkek şiddetine kurban giden tüm kadınları rahmetle anıyorum. Son söz olarak İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz. Yaşasın kadınların mücadelesi.
Mirabal: İyimser olmaktan gurur duyuyorum
Açılış konuşmalarının ardından komisyona geçildi. UCM kapsamındaki çalışmalarından bahseden Mirabal, devlet şiddeti, cinayet, soykırım ve insanlığa karşı suçların kurbanları arasında inatçı bir iyimserlik olduğunu söyledi. İnatçı bir iyimser de olan Mirabal, “Aslında tüm kurbanlarda ortak bir nitelik görüyorum. O da bu: iyimserlik, inatçı iyimserlik.” İnatçı. Holokost kurbanlarını düşünün, inatçı bir iyimserlik var. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisine giren ülkelerden bahsediyorum mesela geçen eylülde Uganda’ya gittim orada gözetleme çalışmalarımız var Soykırım olmuş bir de insanlığa karşı suçlar ve saldırı suçları 20 Yıllar önce ve kurbanlar hala orada.Kurbanlarla konuştuk, “Onlarla konuştuğumda, neredeyse bu inatçı iyimserliğe düşüyordum.”
Mirabal şöyle devam etti:
“İyimser olmaktan onur duyuyorum. Çünkü o dönemde annem ve teyzem bir karar verdiler. ‘Biz bu mücadeleye devam edeceğiz’ dediler. Bunu söyleyince suikasta uğrayacaklarını biliyorlardı ve ‘Vermeyiz’ dediler. Bilerek gittiler bizi çok sevdiler.Şunu söyleyeyim.Bizi sevdiler.Ne konuştuklarını biliyorum.Ben onların sevgisini hayatım boyunca hep hissedeceğim.Ve o sevgiye rağmen “Bu mücadeleyi vereceğiz” dediler. Çünkü onlar bizim adil bir dünyada yaşamamızı istediler. Yaşadığımız dünyanın özgür bir dünya olmasını istediler. Barış dolu bir dünya istediler. “Bizim için yaşamamızı” istediler. Bir demokrasi. Haklarımıza sahip olmamızı ve onları kullanabilmemizi istediler. Umutlu olmazsam, onların mirasına sahip çıkmam.”
“Er geç bu ayrımcılık bitecek dedik.”
Kadına şiddet her yerde var diyen Mirabal, “2-3 ay önce İran’da her şey statükoya göre gidiyor sanırken bir baktık ki her şey olmaya başladı. Aklımıza gelen her şey oluyor değil mi? Kendi gözlerimizle görüyoruz. Çok acı içindeyiz. Çünkü bu kadınlar acı çekiyor ve bizim dayanışmamıza ihtiyaçları var. Ama bu kadınları, bu mücadeleyi, nasıl iktidara geldiklerini görünce umudumuz yeşeriyor. . ‘Er geç bu ayrımcılık biter’ diyoruz. En azından istisnai bir durum olacak” dedi.
Mirabal kardeşlerin mücadelesinin daha adil bir dünya için olduğunu söyleyen Mirabal, “Bize olan sevgilerine savaş açtılar. Yaşadığımız dünyanın adil bir dünya olmasını istediler. Haklarımıza sahip olmamızı, yaşayabilmemizi istediler.” İyimser değilsem de onların mirasına sahip çıkmam. Kadın mücadelesinin temelinde umut ve dayanışma yatar. Bunu feminizm tarihinde görürsünüz. Kadın mücadelesi tüm dünyada devam ediyor çünkü biz’ Şüphesiz ilerleme kaydettik. Ancak henüz o noktaya gelmedik, daha yeni başlıyoruz.”
Verilecek kararın siyasi bedelinin bizim için çok ağır olacağını hissettirmeli” dedi.
Türkiye’deki temaslarıyla ilgili gözlemlerini paylaşan Mirabal, şunları söyledi:
“Dört gün boyunca katıldığım her etkinlikte herkes ‘Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekilemez’ dedi.” bu kabul edilemez.’ Bunu gözlerinde hep gördüm, hep bunu duydum. Bunu destekliyorum. bugün ifade edildi. Ben de dinledim Sn. Bunu şiddetle vurguladım. Nerede olursak olalım onu desteklemeliyiz. Siz kadınlar olarak, bunu savunan erkekler olarak, insan hakları savunucuları olarak bu kararı tahmin etmemiş olabilirsiniz. Belki gündeminizde yoktu ama şimdi gündeminizde. Bu da mücadelenin bir unsuru haline geldi. Gideceğimiz yol bu. “Bu kararı biz aldık, o bizimle kalıyor” duygusuna kapılmamalı. Kararı verenler, “siyasi bedelin bizim için çok ağır olacağını” hissetmeli. Bunu anlamaları gerekiyor. Sesini olabildiğince yükseltirsen anlayacaklardır.”
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın