"Enter"a basıp içeriğe geçin

Katılım fonlarını öncelikli alanlardan biri olarak belirledik” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe ofisinde düzenlenen Katılım Finansmanı Strateji Belgesi Sunum Toplantısı’nda konuştu.

Erdoğan’ın konuşma adresleri şöyle:

Bugün burada kamuoyu ile paylaşılacak olan Katılım Finansmanı Strateji Belgesi’nin faydalı olmasını temenni ediyorum. Türkiye’nin her alanda olduğu gibi ekonomide de hedeflerini dünya liginin zirvesine çıkarmak için böylesi çalışmaların böyle bir süreçte daha uygulanabilir olduğunu düşünüyorum. Daha da önemlisi, pandeminin neden olduğu enerji ve emtia fiyatlarındaki artış nedeniyle küresel ekonomik krizin derinleştiği ve savaşın başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm ekonomileri ciddi şekilde etkilediği bir dönemden geçiyoruz.

Küresel krizlerin dinmediği son yıllarda Türkiye, uzun zaman önce yaşadığı siyasi ve ekonomik sorunlardan edindiği tecrübe ile diğer ülkelerden farklılaşmayı başarmıştır. Daha açık konuşmak gerekirse, sekiz-dokuz yıldır Türkiye’yi yönetilemez kılmak için komplodan darbeye kadar her yolu denenmiştir. Bu kötü niyetli saldırıların son kurşunu ekonomimize de isabet etti. Ama beklenmedik bir şey oldu. Bize kurulan tuzaklara karşı mücadelemizi daha da güçlendirdik. Öte yandan dünyada yaşanan beklenmedik krizler, bu tuzakları kuranların tüm zaaflarını ve zaaflarını gözler önüne serdi.


“Finans sektörü, yaşadığı sorunlardan en çok etkilenen alanların başında geliyor”

Umarım bir süredir yaşadığımız enflasyon sorununu küresel gelişmelerin de etkisiyle aşarak Türk Yüzyılını hep birlikte inşa edebiliriz. Tabii ki, küresel ekonomik kriz dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor ve sürekli olarak yeni sorunlara neden oluyor. Finans sektörü, yaşadığı sorunlardan en çok etkilenen alanlardan biridir. Aslında finansal sistem de bunun ötesinde sorunlardan, çarpıklıklardan ve tuzaklardan muzdariptir. Daha açık bir ifadeyle, tasarrufları doğru yatırımlara yönlendirerek ekonomik büyümenin lokomotifi olması gereken finansal sistem artık bu görevi yerine getiremiyor. Bu noktada finansal sistemin üretim ve ticareti beslediği ekonomik sistem yerini, hemen hemen tüm diğer sektörlerin finans sektörünü beslediği sağlıksız ve sürdürülemez bir yapıya bırakmıştır.


Küresel borç oranı, küresel milli gelirin 3,5 katına çıktı.

Dünyanın finansal sistemi tarafından körüklenen borç, gelir ve servet eşitsizlikleri hızla büyüyor. Öte yandan, aynı sistemin neden olduğu sorunlar, ulusların ekonomik büyüme oranlarını ve sosyal refah düzeylerini olumsuz yönde etkilemektedir. Hatta 2021’de 303 trilyon dolara ulaşan küresel borç oranı, dünya milli gelirinin 3,5 katına çıktı. Ülkelerin ve piyasaların 2008 küresel mali krizinden gerekli dersleri almadığını ve halen aynı yanlış yolda ilerlemeye devam ettiğini görüyoruz. Ne yazık ki, küresel borçluluk düzeyi, mali krizden bu yana geçen 20 yılda yükselmeye devam etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Katılım finansmanını öncelikli alanlardan biri olarak belirledik

Bu çarpık durum, finansı üretimden ve yatırımlardan ayırarak, dünya sosyal refahına katkısında kademeli bir düşüşe yol açmaktadır. Bu gerçek, pandemi sırasında ve sonrasında Dünya Bankası, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı ve hatta Uluslararası Para Fonu gibi uluslararası kuruluşlar tarafından artık kamuoyuna ifade edilmektedir. Yeni bir finansal yapı arayışı ivme kazanıyor. Adil, üretken, katılımcı ve en önemlisi insan merkezli olmayan bir ekonomik ve finansal yapı sürdürülebilir değildir. Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur. Bu nedenle küresel finansal mimaride insana, etik değerlere, üretime ve katılıma dayalı yeni bir model önerisinin geliştirilmesi gerekmektedir. Sürdürülemez hale gelen mevcut finansal yapıya alternatif bir finansal yapı oluşturacak işletmelere her türlü desteği veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. Umuyoruz ki bu şekilde hem ülkemize hem de dünyaya güzel bir hizmet vermiş ve olumlu katkı sağlamış oluruz.

Katılım Finansmanı Sistemi, katılımı, üretimi ve etik değerleri ön planda tutan alternatif bir finansal araçtır. Türkiye’de ve dünyada yeni finansal yapının en önemli oyuncularından biri olmaya aday olan Katılım Finansmanı, risk paylaşımı, varlık ve etik odaklı yaklaşımıyla her geçen gün daha da parlıyor. Ülkemiz son yirmi yılda her alanda olduğu gibi finansal sistemin geliştirilmesinde, istikrarın sağlanmasında ve ürün çeşitliliğinin artırılmasında önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Birçok küresel krizden ve finansal sistemimize yönelik saldırılardan ortaya çıkan ülkemiz bankaları bu yeni sistemin itici gücü olmuştur. Nitekim Türkiye ekonomik modelinin başarısında, finansal sistemimizde alternatif enstrümanların geliştirilmesi ve ürünlerin çeşitlendirilmesinin payı büyüktür.


“Muşaraka finansman sisteminin önümüzdeki dönemde ekonomideki hedeflerimize daha etkin katkı sağlayacağına inanıyorum”

Yatırıma, istihdama, üretime, ihracata ve cari fazlaya dayalı ekonomik modelimizin büyüme stratejisinin temellerini oluştururken, bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirdik. Bu araçların, reel sektörün finansmana erişimi gibi hayati ihtiyaçlarımızı karşılamada ve finansal kaynaklarımızı yatırımlara yönlendirmede faydasını gördük. Önümüzdeki dönemde muşaraka finansman sisteminin ekonomik hedeflerimize daha etkin bir şekilde ulaşmamıza katkı sağlayacağına inanıyorum. Buna rağmen, Katılım Finans’ın finansal sistemde hala hak ettiği konum ve potansiyelin gerisinde kaldığını üzülerek belirtmek isterim. Bu tabloyu değiştirmek için hükümet olarak katılımcı finansman sistemini geliştirmek ve finansal sistemdeki payını artırmak adına çok önemli politikalar hayata geçirdik. Katılım finansmanını, özellikle kalkınma planları ve orta vadeli programlarda olmak üzere genel strateji belgelerimizin tamamında öncelikli alanlardan biri olarak belirledik.

Bu kapsamda çeşitli eylemler gerçekleştirmeye başladık. Katılım Finans’ın finansal sistemdeki hak ettiği yere ulaşması için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye devam edeceğiz. Bu noktada önemli bir konuya değinmek istiyorum. Türkiye gibi insanların dini hassasiyetlerinin yüksek olduğu bir ülkede, katılımcı finansman sisteminin potansiyelinin gerisinde kalmasının nedenlerini doğru tespit etmeli ve buna göre çözümler üretmeliyiz. Anlaşıldığı üzere, toplumumuzda ÖFK’lerin bankalardan farklı olmadığı yönünde genel bir algı mevcuttur. Bu algıyı değiştirmenin ilk adımı, halen kullanımda olan Katılım Bankası’nın adının Katılım Finansmanı Kurumu olarak değiştirilmesi olabilir. Sadece böyle bir isim değişikliği bile, toplumun gözünde PFI’ları ve bankaları ayırmaya başlayacaktı. Bu adım, muşaraka finansman araçları ile bankacılık sistemi araçları arasındaki amaç ve yöntem farklılıklarının basit ve etkili bir şekilde açıklanmasıyla takip edilebilir. Önümüzdeki dönemde bu sorunun çözümü ile katılımcı bankaların hızlı bir büyüme sürecine gireceğine inanıyorum.

Bugün burada sunulan Katılım Finansmanı Strateji Belgesi, küresel krizin merkezinde yer alan finansal sisteme yeni, alternatif araçlar geliştirme çabalarına önemli katkı sağlayacaktır. Bilindiği gibi katılım finansmanı dediğimiz yapı, katılım finansmanı, katılım sermaye piyasaları, katılım sigortası ve sosyal finansman kurumlarını içermektedir. Her biri farklı değerde olan bu enstrümanların finansal sistem içinde hızla gelişme, büyüme ve yeni türev ürünlerle zenginleştirilme potansiyeline sahip olduğunu biliyoruz. Bu hedefe ulaşmak için ihtiyaç duyduğumuz strateji belgesinin hazırlıklarına şimdiden başladık. Muşaraka Finansman Strateji Belgesi’nin amacı, mevcut yapının önemli bir dönüşümü ile 2022-2025 yıllarında muşaraka finansmanı için yasal, idari ve kurumsal yapının oluşturulmasıdır.


“Belge, katılımcı finansmanın geliştirilmesi için 5 ana hedef, 18 hedef ve 84 pratik madde içeriyor”

Tüm strateji belgelerimiz gibi, bu çalışmayı da detaylı bir hazırlık süreci ve çok çeşitli paydaşlardan gelen girdilerle oluşturduk. Belge, katılımcı finansmanın geliştirilmesi için 5 ana hedef, 18 hedef ve 84 pratik madde içermektedir. 27 Sorumlu Kurum ve Kuruluşlar ile diğer tüm paydaşlara Eylem Maddelerinin uygulanmasında önemli sorumluluklar düşmektedir. Türkiye’nin güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme hedeflerine ulaşmasında bankacılık sektörümüzle birlikte ÖFK’lerimizin de aktif bir rol oynadığını hep birlikte görmeyi umuyoruz.

Katılımcı finansman sisteminin ülkemizin kalkınmasında kendisinden beklediğimiz rolü tam olarak oynayabilmesi için belgede yer alan eylemlerin özen ve kararlılıkla yerine getirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde ülkemiz sadece bu önemli aracın faydalarından mahrum kalmayacak, aynı zamanda dünyada alternatif bir finansal araçtan da mahrum kalacaktır. Bu anlayışla, katılım fonlarının geliştirilmesinde üzerimize düşeni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Başta katılım finansmanı kurumları olmak üzere, katılım finansmanı sisteminde yer alan tüm tarafların bu mücadelede bize gerekli desteği vermelerini bekliyoruz.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir