"Enter"a basıp içeriğe geçin

Konuşuyoruz ama nasıl konuşacağız?


Bugün dünyada 3000’den fazla dil olduğu bilinmektedir. Bunların yaklaşık 100’ü devlet dilidir. Bu 100 farklı dilden 15’i medeniyet, bilim ve kültür dili olarak kabul edilmektedir. Bu 15 dilden biri de Türkçedir, İngilizce için 500 bin, Almanca için 400 bin kelime; Türkçenin 90.000 kelimeden oluştuğu söylenmektedir. Dünyanın en eski ve en köklü medeniyet dillerinden biri olan Türkçe; Kelime hazinesi, (yaklaşık) İngilizcenin beşte biri ve Almancanın dörtte biri. Nereden bakarsanız bakın acı bir gerçek. Kuşkusuz dilleri tartışırken a priori kabul edilmesi gereken en önemli konu şudur: ‘Üreten toplumların dilinin, tüketen toplumların dilinden daha zengin olacağı’ gerçeğidir. Çünkü bizim devlet olarak üretimle işimiz yok; Dilimizin, ekonomileri güçlü üretici ülkelere göre daha fakir olması doğaldır. Yani? … Yani, bu kadar endişelenmenin bir anlamı yok. Ama beni üzen konu başka bir şey. Toplumu elinde tutan üretimlerimizin yanı sıra; Çılgınca tükettiğimiz şeylerin Türkçe karşılığını bile bulamayan bir toplumuz. Daha doğrusu güçsüzlük taklidi yapmaya zorlanan bir toplumuz. Bu amaçla kurulmuş kurumlara dahi tahammülü olmayan, onlara kaba davranan, haince davranan fanatik bir toplumuz. yeni buluş, yeni nesne, yeni kavram; Toplum ne ürettiyse, var olduysa, o icadı, o kavramı, o şeyi yarattıysa; Bizler, bu adı (tam olarak) “medeniyet” olarak kötüye kullanan yönetici bir entrika tarafından yönetilen sefil bir halkız. Üzüldüğüm şey bu, bunun için üzgünüm. Rahmetli Aziz Nesin, “Teknolojiye tek katkımız el yapımı TIR’a Maşallah” derdi. MaşaAllah el (yani Arapça) olduğunun hatırlatılması… * * * Dilimiz asırlardır içeriden büyük desteği olan dış güçlerin saldırısına uğramıştır… Türklerin dinini kabul etmesiyle başlayan bu saldırı İslâm; Millet cemiyetinden millet cemiyetine geçişimizle birlikte sentetik dil Osmanlıca ön plana çıkarılarak ana dilimiz Türkçemiz yok edilmiştir. Büyük liderin ölümünden sonra (özellikle 1950’den sonra Demokrat Parti’nin güçlenmesiyle) yeniden saldırıların hedefi oldu. Bugün Doğu yanlısı, Ortadoğu yanlısı, Batı yanlısı, Kuzey yanlısı, sağcı, solcu gençlik, ulus yanlısı, dindar, siyasetçi, sanatçı, aydın, hepimizin ana dilimiz Türkçe; Yukarıdan ve aşağıdan dövmeye başladılar. Bazıları kaçarken savaşır, bazıları açıkça ateş eder. Zaman onların zamanıydı… Türklere saldırma çağıydı… Türk adını taşıyamayanların çağıydı… Bir yuk kaybetti… Arenada yerini aldı. … “Türk dili bilim dili olamaz” dedi, bir emirdir(!)… Ne tuhaf bir ülkeyiz, farkında mısınız? Türkçe ve Türkçe kelimesini savunanlar “bölücü solculardır”. Türkçe kelimelere karşı çıkan, Arapça kelimeleri savunan, Türkçe yerine Arapça kelimeleri kullanmayı tercih eden herkesin “Türk, milliyetçi, vatansever” sayıldığı garip bir ülkenin çocuklarıyız… Hep merak ederim; Bizim gibi “bu kadar yoğun çelişkiler yaşayan” başka bir millet var mı… Diline sahip çıkmayan insana milliyetçi, milliyetçi denilebilir mi? Kendi diline sahip olmayan insan bağımsızlıktan söz edebilir mi? .. . * * * Ekonomimizi ele geçiren emperyalist güçler, dilimizi de ele geçirdiler. Dış güçlerin yardımıyla yaşayan bir ülkeye bağımsız denilemeyeceği gibi, görevini yabancı dillerin desteğiyle yapmaya çalışan bir dile de bağımsız denilemez. Dilimiz de bağımsızlığını kaybetmek üzere… Dilimize sahip çıkmalıyız. Dilimize sahip çıkmalı, dilimize sahip çıkmalı, dilimize emek vermeliyiz. Dilimiz hep güçlü ve zengin olsun… Dilimiz hep “Türkçe” kalsın… Bunları “dil ırkçılığı” yapmak için söylemiyorum. ne hakkında? … O sadece en doğal hakkını kullanıyor; “Ana dilime” sahip çıkıyorum.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir