Ümit Özdağ, partisinin bugün Ankara’da gerçekleşen olağanüstü büyük kongresinde konuştu. Özdağ kısaca şunları söyledi:
“Bu göçler ve bu göçlerin sebep olduğu savaşlar, gelecek on yıllarda dünya siyasetini etkileyecektir.”
“Dünya, bugün yaşadığımız derin krize ancak II. sistem çökmeye başladı küreselleşmenin çöküşüyle ulus devletler ve ulusal ekonomiler dönmeye başladı ama 40 yıllık küreselleşme sürecinin kurumları ve araçları bu yeni çağın ihtiyaçlarıyla uyumlu değil tam tersine çelişkilidir.Bu krizi daha da derinleştirir.Bir de ekonomik krizin çıkamayacağı inancı, ancak gelişmekte olan bir dünya savaşı ile aşılabilir. ısınma.
Küresel ısınma ile birlikte tarımda verimlilik azalmakta, açlık yaygınlaşmakta, temiz su kaynakları azalmakta ve kitlesel göçler başlamaktadır. Bu kitlesel göçler önümüzdeki otuz yıl boyunca devam edecek. Ülkemiz sadece stratejik göç mühendisliği ile Suriye ve Afganistan’dan göç almıyor. Şimdi küresel ısınma nedeniyle Pakistan ve Afrika’dan göç alıyoruz ve önümüzdeki on yıllarda bu göçler ve bu göçlerin yol açtığı savaşlar dünya siyasetine damgasını vuracak.
“2009 yılı itibari ile Tayyab Erduan, FETÖ’nün bir denetim örgütü olduğu bilgisini almıştır”
Türk milleti sadece büyük dış sorunlarla karşı karşıya değildir. Tam tersine, dışsallar kadar büyük, hatta daha ciddi iç sorunlarımız var. Ciddi bir devlet krizinden geçiyoruz. 4000 yıldır devleti olan bir milletiz. Tarihte sadece iki ülke vardır. Bizler 4000 yıl önce bir millet yaşayan Türkler ve Çinlileriz.
Öyle bir döneme ulaştık ki Erdoğan da bu dönemde. Recep Tayyip Erdoğan 2009’dan beri FETÖ’nün bir casus örgütü olduğunu öğrenmiştir. 2009 yılında Türk istihbarat görevlileri, Türkiye’de bir dış servis tarafından yürütülen bir istihbarat operasyonunun dosyasını Recep Tayyip Erdoğan’a sundu. Erdoğan, FETÖ terör örgütünün bu süreçte nasıl aktif rol oynadığını anlayınca dosyayı kabine odasına attı ve “Bunlar casus” diye bağırdı. Madem onların casus olduğunu biliyordunuz, 2010 referandumuna neden onlarla birlikte gittiniz? Casus olduklarını neden biliyorsun?
“Görüşsüz siyasetle bizi Doğu Akdeniz’e ve Ortadoğu’ya yerleştirdiler ve birçok komşumuzu Yunanistan’a ve Kıbrıs’ın Rum kesimine attılar”
Devlette hak sahibi olma ilkesi terk edildi; Devlet bürokratlarının yerini cahil ve iktidarsız parti bürokratlarına bırakmıştır. Yargı bağımsızlığını kaybetmiştir. FETÖ’nün 15 Temmuz’dan sonra tasfiye edildiği sanılıyor ancak yargı hala tarikat ve tarikatların kontrolünde. AKP avukatları hakim oldu ve adaletsiz dağılım yeni bir boyut kazandı. Kısacası AKP’nin devleti ve Türk ordusunu yok etme süreci maalesef devam ediyor. İçinde bulunduğumuz devlet krizi, devletin sadece iç yapısını değil, devletin dış politikasını da tahrip etmiştir. Dışişleri Bakanlığı gibi uzmanlaşmış bir bakanlık olan “kakara makarası”, Taliban odaklı büyükelçiler, diplomatlar, parti komisyon üyeleri ve tek işleri başkanın hesap yöneticisi olmak olan büyükelçilerle doluydu. Dış politikamızı ulusal çizgiden Müslüman Kardeşler eksenine oturttular. Araplardan çok Arap, Filistin’den daha çok Filistinli ve Hamas’tan çok Hamas oldular. Bu akıllı siyasetle bizi Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da tecrit ettiler ve birçok komşumuzu Yunanistan’ın ve Kıbrıs’ın Rum kesiminin kollarına attılar.
Milyonlarca sığınmacıyı Türkiye’ye doldurmanın amacı, zamanı geldiğinde Türkiye’de iç savaş çıkarmaktır.
Öğüt: Ne mutlu Türküm diyene ama biz Türkler mutlu değiliz. Hayır değiliz çünkü cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyoruz. İthalata ve üretimin tasfiyesine dayalı bir ekonomi politikası izlediler. İhracatı tamamen dışladılar, iç talebi artırdılar ve “kredi ile öde” dediler. İmalat sanayinin tasfiyesi sırasında her şeyini betona yatırdılar. Fabrikadan çok ticari sitelere ve konutlara dayalı beton ekonomisi korunmuştur. Bugün nüfusun %1’i milli gelirin %24’ünü alırken, nüfusun %50’si sadece %14’ünü alıyor. Bu soyulduğumuzun bir işareti. Bütün bu ekonomik krizi derinleştiren bir kriz var, devlet krizi, mülteci krizi. Türkiye, dünya tarihinin en büyük göçüyle karşı karşıya. 13 milyon yasadışı mülteci geldi. Geçici koruma sağlanan Suriyelilerin sayısı 6 milyon 707 bine, uluslararası koruma altındakilerin sayısı 570 bin, ikamet edenlerin sayısı 2 milyon 600 bin, vatandaşlık alan Suriyelilerin sayısı 1,5 milyona, diğer uyrukluların sayısı ise 5 milyona ulaştı. 250 bin vatandaşlık aldı; Kaçak Afganların sayısı bir milyon 750 bin. Toplam 11 milyon 482 bin. Hiçbiri Afrika’dan gelmiyor. Hiçbir ülke böyle bir göçü göze alamaz. Şehirlerimiz, mahallelerimiz sessizce işgal edilirken, dünyanın en yoksulları Türkiye’yi işgal ederken, kendi ülkelerinde ilkokul mezunu bile olmayanlarla ülkemiz adeta Ortadoğu’da bir çöplük haline geliyor. Öte yandan AKP’nin baskıcı politikaları nedeniyle doktorlarımız, avukatlarımız, eczacılarımız yurt dışına kaçıyor. Milyonlarca mülteciyi Türkiye’ye seferber etmenin amacı günü geldiğinde Türkiye’de iç savaş çıkarmaktır.
“Varsayımsız, saldırısız, kadına şiddetsiz Türkiye istiyoruz”
Sevgili hanımlar, genç erkekler gibi kızmakta haklısınız. Kızgınsın çünkü çocuklarına istediğin et ve sebzeyi alamıyorsun ve onların istediği yemeği yapamıyorsun. Kızgınsın çünkü daha ucuz sebze ve meyve aramak için pazarda dolaştın ve eve yarısı boş bir ağla geldin. Mülteciler sokakta, metroda agresif gözlerle size baktığı için kızgınsınız. Kızgınsın çünkü biri “Kadın mı, kız mı bilmiyorum” dedi. Biz Zafer Partisi, “Bu maymunların canı cehenneme” diyoruz. Kadına yönelik dayatmanın, baskının, şiddetin olmadığı bir Türkiye istiyoruz. Kadınların kendi başlarına seçim yapma özgürlüğünün kısıtlanmadığı bir ülke istiyoruz.
Dört yılda somut ve kararlı adımlarla yapmak istediklerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum: Türkiye’yi tarımda Hollanda gibi, sanayide Almanya, eğitimde Japonya, sağlıkta Kanada ve bilimsel araştırmalarda Amerika Birleşik Devletleri gibi istiyoruz. Üniversite öğrencilerinin tek kişilik odalarda kaldığı, spor tesislerinin büyük okul bahçelerinde, ileri teknoloji üniversitelerinin sanayi ile güçlü işbirliği içinde olduğu, büyük okul bahçelerinde spor tesislerinin sahiplenildiği, göç ve geri dönüşün durdurulduğu Atatürk Türkiye istiyoruz.
13 milyon mülteci ve mahkûmun dönüşünde enflasyon yüzde 15 ve yüzde 20 düşecek” dedi.
İlk görevimiz Anadolu Kalesi Projesi ile 13 milyon mültecinin evlerine dönüşünü sağlamak olacak. Ülkemiz içinde bulunduğu ekonomik krizi 13 milyon mülteci anavatanlarına dönmeden atlatamaz, tam tersine ekonomik kriz derinleşecek… Türk milletinin bu dönüş için kimsenin iznine ihtiyacı yok. 13 milyon mülteci ve kaçak geri döndüğünde enflasyon %15 ila %20 düşecek. Hayat ucuzlayacak, kiralar düşecek, emlak fiyatları düşecek ve hastanelerde daha az hasta olacak.”
Haber etiketi tanımlı değil.
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın