"Enter"a basıp içeriğe geçin

Türkiye, Avrupa Birliği ve Şanghay İşbirliği Örgütü – Anayurt gazetesi

3 Haziran 1961 – Cambridge. O gün Varsity gazetesinin arka sayfasında herkesin ilk bakışta baktığı makine mühendisliği diploması olan bir Türk gencinin tam sayfa bir makalesi yayınlandı. Makalenin başlığı “Türkiye nerede?” sorusudur. Son cümle sorunun cevabıydı:

Başlıktaki soruma şöyle cevap veriyorum: Türkiye ne Avrupalı ​​ne de Asyalıdır, bu iki kıtanın halkları arasında her zaman bir köprü olmuştur. Öyle kalacak ve gurur duyacak.” (“Bununla hala gurur duyacaksın.”) O genç adam o gün 21 yaşındaydı.

20 Eylül 2000 – Ayder Yaylası.

61 yaşında yazdıklarım: (Kemali-Demokratik Türkiye)

‘…Gazeteci Ahmet Altan’ın beş yıl önce yaptığı açıklamayı hatırlıyorum: Gümrük Birliği’ne girelim. Belki bir gün Avrupa Birliği’ne tam üye olabiliriz. Böylece Türkiye bir hukuk ülkesi olur. ve demokratikleşme Olabilir mi? Kim bilir?’

“Bu zihniyetin 1919’un manda zihniyeti olduğunu düşünüyorum. Bugün bazı çevreler ‘tam üyelik adaylığını’ aynı parantez içinde ‘boş’ olarak değerlendiriyor ve AB üyeliğine karşı çıkanları ‘gerici’ olmakla suçluyor. konunun gerici veya ilerici ile alakası yok. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olup olmadığı, sakin bir şekilde incelenmesi gereken teknik bir sorudur. Bu “teknik analizi” burada yapmaya çalışacağım:

“Bir – AB standartlarına uygunluk. İnsan haklarına saygı. Laiklik. Demokratikleşme.

“Bunu tartışmayı gereksiz buluyorum. 2000 yılında laikliği, hukukun üstünlüğünün önemini ve demokrasinin tam işleyişini tartışmayı zaman kaybı olarak görüyorum…

“2 – Avrupa Birliği ile optimum ekonomik-ticari ilişkiler kurun.Kabul ediyorum.

Ancak dış ticaretimizin yönünü Brüksel’e bırakmayı göze alamam. Bu nedenle Gümrük Birliği Anlaşmasını kabul etmiyorum. Norveç, İsviçre ve İsrail tarafından imzalananlar gibi Avrupa Birliği ile tarifesiz bir “özel ticaret” anlaşması yapmayı daha uygun buluyorum.

“Üç Baba; üye devletler egemenliği paylaşmak istiyor ve ulus devlet yok: tek bayrak.

Bu bir referandum meselesidir. Üye ülkelerde yapılan referandumların ardından sonuca varıldı. Üstelik bazı ülkelerde “kırmızı” oylama başlatıldı. Türkiye’de ise her şey birkaç bürokrat ve politikacı tarafından kesinlikle gizli tutuluyor. Sadece bu AB standartlarına aykırıdır. Bence bir an önce referandumla konu derinlemesine tartışılmalı, tercihlerimizin sebepleri ve bedelleri ortaya konulmalı.

Jeopolitik ve etnik durumu ve sorunları nedeniyle Türkiye’nin egemenliği. Avrupa Birliği ülkeleri gibi Türkiye aleyhine hareket eden ülkelerin her fırsatta ne kadar zekice katılabileceklerini tartışmak gerektiğini düşünüyorum. Üstelik her üyenin veto hakkı olan bir kulüpte!

Dördüncüsü – Avrupa Birliği bizden tam üyelik için çok ciddi tavizler istiyor: Kıbrıs, Ege, Kürt dosyası, Ermeni dosyası vb.

Türkiye tartışmalı üyeliğe bu tavizleri vermeli mi? Bence değil.’

“Sonuç – Türkiye’nin jeopolitik ve etnik özellikleri (Orta Asya ilişkileri); bunun Avrupa Birliği gibi katı, dindar ve içe dönük bir toplumun üyesi olmaktan ziyade esnek ve bağımsız bir durumda kalmayı gerektirdiğini düşünüyorum. Avrupa Birliği, Kuzey Amerika ve Üçlü Japonya, Kore ve Çin’e eşit mesafede.”

26 Eylül 2022 – Çankaya. Bugün 83 yaşında, 61 yaşında Ayder’de yazdıklarımı tekrarlıyor ve Avrupa Birliği ile Şanghay İşbirliği Örgütü arasında (üye veya üye olmadan) bir köprü olmayı teklif ediyorum.

Türkiye, Avrupa ile Asya arasındaki tek köprüdür. Bu çok özel bir sitedir.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir